MP3JOSS

Ben Beni Bilmezdim - Loudingirra Özdemir (Chicago, ABD)

Ben Beni Bilmezdim - Loudingirra Özdemir (Chicago, ABD)

Choose Download Format

Download MP3 Download MP4

Details

TitleBen Beni Bilmezdim - Loudingirra Özdemir (Chicago, ABD)
AuthorLoudingirra Özdemir
Duration4:55
File FormatMP3 / MP4
Original URL https://youtube.com/watch?v=MepiqQE7xP4

Description

Söz & Müzik: Aşık Daimi

SACDA GÖZLEME ve DOKTOR HANIM

     "Ali yerine, Muhammed Mustafa S.A.V'in ismini burada duymak isterdim; çünkü tüm güzel sıfatlara yalnızca o layıktır." dedi kadın, okuduğum deyişi bitirir bitirmez.

    Sesin geldiği yöne baktım, konuşan evin hanımıydı. Beyaz başörtüsü, beyaz ceketi ve beyaz ayakkabılarına dökülen beyaz pantolonuyla bir bahriyeliyi andırıyordu. Bahçede güzel bir mehtabın altında, ortada yanan odun ateşinin etrafında oturuyorduk. Birkaç günlüğüne konaklamak üzere davet edildiğimiz bu eve, bir saat kadar önce gelmiş, gelir gelmez akşam yemeğine oturmuş, bir yandan sacda pişirdiğimiz gözlemeleri yerken bir yandan aile efradıyla tanışıp muhabbet etmiştik; ardından benden bir şeyler çalıp çığırmamı istemişlerdi.

    "Demek ki Şah Hatayi bu sıfatlara aynı zamanda Ali'yi de layık görüyor." dedim, geçiştirmek için adeta omuz silkerek. Böylesi bir çıkış karşısında şaşırmıştım. "Şah Hatayi'den değil de Muhammed'i öven Teslim Abdal'dan veya Yunus Emre'den de bir eser okuyabilirdim." diye ekledim.

    "O kutlu peygamberden başka hiç kimsenin bu sıfatlara layık olduğunu düşünmüyorum." dedi evin hanımı, kendinden emin ve sözlerimi biraz da yadırgayarak.

    "Evet, inancınız gereği Muhammed ismini buraya daha çok yakıştırmanız gayet doğal, ama Şah Hatayi'nin Ali'yi bu sıfatlara layık görmesi de onun inancının bir gereği." dedim.

    "Benim merak ettiğim şey..." diye araya bir erkek sesi girdi, 'Bu, onun inancı; şu, onun inancı' diyorsun, anladık da sen hangi taraftasın?"

    Soluma baktım, bu sözler, tanıştığımızda kendini akademisyen olarak tanıtan Necdet Bey’e aitti. Onun yanında, evin hanımının kocası olduğunu tahmin ettiğim Ahmet Bey oturuyordu. Ardından sağıma, ateşin aydınlatamadığı yarı karanlık uzak köşede, sandalyelerine rahatça kurulmuş evin hanımına ve yirmili yaşların başında olan kızı ve ondan yaşça daha büyük olan iki oğluna baktım. Bende yanlış bir yere geldiğim duygusu uyanmıştı.

    "Ben, inanç dünyamı kendi mistik tecrübelerim üzerine kuran bir adamım. Muhammed, Ali, İsa veya Buda gibi kişiliklere kurumsal bir dinin veya mezhebin penceresinden bakmıyorum. Onların miras olarak geride bıraktıklarından evrensel bir ilgiyle besleniyorum..."

    Evin hanımı sözümü kesti:

     "Öyle şey olur mu? Kur'an var, hadis var. Biz sözlerimizi bunlara göre seçeriz. Ne bileyim..."

      "Anlıyorum." diye kestim. "İnançlı bir Müslüman olarak siz öyle yapın zaten!" diye devam ettim sesimdeki gerginliği gizlemeye gerek duymadan. Bu sırada bakışlarım, birden evin babaannesine takıldı. Karşımda oturuyordu, giyimi kuşamı ve konuşmasıyla bu ruhsuz Amerikan banliyö evine, Anadolu’nun samimiyetini ve modern çağa ayak uyduramayan bilincimi kıskaçları arasında sıkıca tutan kadim tarihini taşımıştı adeta. Sakinleşmeye çalışarak:

    "Hatta daha çok onları, yani sözünü ettiğim mistik kişilikleri, sonraki yüzyıllarda takip edenlerin birikimsel olarak yarattıkları mitolojik mirasla ilgileniyorum. Bu mirasta, insana dair bireysel çapta, saygı duyulası bir hakikat arayışı var. Ve ben bu mirası, sanat diliyle açığa vurduğumda, ister deyiş, ister ilahi, isterse de mantra olsun, kendimi yüce bir ruhani anın içinde buluyorum. Dolayısıyla Ali ile değil, Şah Hatayi'nin Ali karşısında ne hissettiğiyle ilgileniyorum..."
 
    Evin hanımı alaycı bir edayla tekrar sözümü kesti:

    "Ortaya karışık manevi bir dünyam var, desene buna. Hakikate nasıl da aykırı sözler bunlar!"

    Odunların çatırdadığı ateşe hüzünle baktım. Yol beni rastgele getirmişti bu eve, üç neslin aynı sofrada oturduğu bu bahçeye, sacda pişen gözlemelerin kokusuna... İçimi vatan ve aidiyet duygusu ile dolduran bu geceye... Evet, yolum beni tesadüfen getirmişti. Ve maalesef aynı yol, herkesin inanç dünyasını aynı kitaba göre şekillendirmesi gerektiğini düşünen, bağnazların sofrasına getirip oturtmuştu. İşte bu tablo, vatansızlığımı aidiyetsizliğimi en güzel şekilde açıklıyordu. Artık burada duramayacağımı anladım, ama yerimden de kalkamıyordum. Dünyanın dört bir yanında, inancı, kendi kutsal yazıtlarından bağımsız düşünemeyen, farklı dinlere mensup dindarlarla bu kısır tartışmaları çokça tecrübe etmiş olmama rağmen, hala ders çıkaramamış olmak, ah ne büyük bir aptallıktı. Bu kısır tartışmanın dallanıp budaklanmasına ben sebep olmuştum. Ve şimdi, burada daha fazla oturmakla, adeta kendimi cezalandırıyordum.

    "Nereye varmak istediğinizi anlayamadım. Eğer kimin neye ve nasıl inanması gerektiğini tartışmak istiyorsanız, bu çok aptalca. Hayır, neyin Kur'an'a ve İslam’a uygun olup olmadığını anlatmak, yani bir çeşit tebliğ ve irşad misyonuna soyunacaksınız, sanırım benim buna ihtiyacım yok." dedim. Artık sesimdeki gerginliği gizlemekte zorlanıyordum.

    "Bence siz hoşgörülü ve evrensel bir insan olayım diye kendi kökünüze yabancılaşmışsınız, ailenizle ve bulunduğunuz çevreyle yaşadığınız sorunlar sizi İslam’a karşı ön yargılı yapmış." dedi.

    YAZININ DEVAMI YORUMDA.

🎧 Just For You

🎵 Nuevayol - Bad Bunny 🎵 Dior - Mk & Chrystal 🎵 Jump - Blackpink 🎵 Titanium - David Guetta Feat. Sia 🎵 Poker Face - Lady Gaga 🎵 Closer - The Chainsmokers Feat. Halsey 🎵 Messy - Lola Young 🎵 Bundy Vision - Media Puzzle 🎵 Tau Mich Auf - Zartmann 🎵 Pink Pony Club - Chappell Roan 🎵 Chains And Whips - Clipse Feat. Kendrick… 🎵 Sex On Fire - Kings Of Leon